Eyvah, grip miyim neyim?
Yazar: Serap Dikmen Ahmetoğlu
Merhabalar. Bu ilk buluşmamız. Sevgili Hüseyin ve Saadet Erciyas ile "birlikten kuvvet doğar", "bir elin nesi var, iki elin sesi var", "ak akçe kara gün içindir" (bu uymadı) felsefesinden yola çıkarak uzun zamandır Kent-Yaşam'ın başarılarını daha ileri taşıyabilmek adına birlikte neler yapabiliriz sorusu üzerinde düşünüp taşınıyoruz.
Anlaşılan Sahilevleri'nde çaylarımızı yudumlarken yaptığımız beyin fırtınaları, sıcak yaz gecelerini serinletmeye yetmiş, gündüzleri sıcağın rehavetine kapılmışız. Kış geldi gelecek, bizim beyin fırtınasının çıktılarını eyleme geçiremeden, Hüseyin Erciyas yeni bir öneri ile bilgisayarımın ekranında belirdi. "Çabuk fotoğrafını gönder, sitede yazacağın köşeye koyacağım." Ne oldu, ne bitti, nereden çıktı" demeye kalmadan, çok hoş bir grup oluşturduğunu ve yazılarına Kent-Yaşam'da yer vereceğini müjdeledi. Bu konuşmanın ardından bir hafta zaman geçmesiyle birlikte, nihayet size merhaba deme fırsatını buldum.
Gündemde kuş gribi almış başını gidiyor. Her gün farklı açıklamalarla karşı karşıyayız.
Tüketicilerde hafif bir tedirginlik sezilirken, üreticiler "Üretimlerimiz sağlıklı, AB standardında" diyor, Tarım ve Köyişleri Bakanı "Ben yiyorum, siz de yiyin" diyor. Bu yaklaşımın taşıdığı kanı doğru, ya da değil. Ancak rahatsız edici yan, bilimsel bir veriyle değil de, aynen Çernobil olayında ilgili bakanın ekran önünde çay içmesi gibi özensiz bir tutumda kamuoyuna mesaj verilmeye çalışılmasında yatıyor.
Yani vatandaş olarak yine, doğru bilgiye oturtulan doğru önerilere ihtiyaç duyuyoruz. Tavuk etini içimiz rahat olarak yemek istiyoruz, bakan yiyor diye yemek istemiyoruz.
Bugün gittiğim restaurantta yediğim yemek tavuk etinden yapılmıştı. Pişmiş etten geçmediğini öğrendiğim halde biraz tedirgin olmadım da değil hani. Öte yandan bu aralar biraz hasta görünen arkadaşlarımızla da "Ne o kuş gribi mi oldun" diye de şakalaşıyor, durumu espri konusu yapıyoruz. Hani tam da "güleyim mi ağlayayım mı" durumu gibi, yesek mi yemesek mi, şaşırdık kaldık.
Bu noktada sizlerle, bu konuda Time dergisinde çoğunluğu Dünya Sağlık Örgütü (WHO) araştırmalarına dayandırılarak yayınlanmış bilgileri paylaşmak istiyorum.
Bütün bu kuş gribi gürültüsünü koparan H5N1 virüsü hasta kuşlarla doğrudan kontakt kuran ya da pişmemiş kanatlı eti yiyen insanlara bulaşabiliyor ve maalesef öldürücü olabiliyor. Ancak şu aşamada çok telaşlanmayın lütfen. Kuşlardan ya da tavuk etinden insanlara hastalığın geçmesi hastalıklı sürülerin imha edilmesiyle nispeten kontrol edilebilir bir durum. Uzmanların asıl korkusu, H5N1 virüsünün değişime uğrayarak aynı bildiğimiz grip mikrobu gibi insandan insana geçebilen bir türe dönüşmesi. Eğer bu gerçekleşirse yüzyılın felaketi yaşanacak.
Bununla birlikte bilimadamları boş durmuyor. Şimdilik dünya çapında bir salgına yetecek derecede olmasa da antivirüs ilaçlar var, ayrıca bir Fransız ilaç firması ve bir de Amerikan bioteknoloji firmasi tarafından da H5N1'e karşı aşılar geliştirilmiş durumda.
Dünya ülkeleri WHO'nun uyarılarını dikkate almaya başladı ve sağlık uzmanları uluslararası toplantılar yaparak kuş gribi salgını karşısında koordine olmuş bir şekilde cevap vermenin yollarını tartışıyor.
Şu aşamada içimize su serpecek çok önemli bir nokta da şu: Hastalığın etkilediği insan sayısı halen düşük düzeyde. H5N1 kuşları öldürmekte ustalaşmış bir virüs, insanları değil. Bu virüs hücredeki hemaglutinin adlı geni etkileyerek bulaşıyor. Çoğunlukla insan hücresini etkilemekte zayıf kalıyor. Bulaşmayı başardığı insanlarda alt solunum yollarında etkili olması da, insanda insana geçmesini güçleştiriyor.
Bütün bu aktardıklarım, bir çok kez vurguladığım gibi, virüsun günümüzdeki durumuyla ilgili. Korkulan gelecekte alabileceği şekil.
Dua edelim ki, dünya bu virüse uyanmış durumda. Bilimadamları her türlü olasılığa karşı çözümler aramakta ve eylem planları hazırlamakta.
Yoksa Manyas'ta ortaya çıkarak Türkiye'nin yüreğini ağzına getiren kuş gribi vakasını bu kadar ucuz atlatabilir miydik?